Blogger tarafından desteklenmektedir.
Oooo neler var neler!

10 Ocak 2022 Pazartesi

KONU:

KÜRE GÜCÜ ADINA!

Zaman ilerliyor, güneş batmaya başlıyordu yavaş yavaş. Zamanın farkına varmayan Elvira ise güneşin devrildiğini fark ettiğinde geç kaldığını anlamıştı. Hemen hızla geri dönen genç kız bir süre sonra tekrar aynı yere geldiğini gördüğünde şaşırdı ve en son bıraktığı izden sonra çok fazla ilerlediğini anladı. Kaybolmuş, ne yöne gideceğini bilmeden yürümeye devam ederek her iki tarafı kayalık olan bir kanyonun arasından geçmeye başlamıştı.

Kanyon vadinin kenarındaki kayalıklar neredeyse on metreyi buluyor, vadi ise yaklaşık sekiz metre genişliğindeydi. Karanlık yüzünü göstermiş, ortamın sessizliği Elvira’yı ürkütmeye başlamıştı. Bir an olduğu yerde, vadinin tam ortasında durup etrafı dinledi. Sanki biri tarafından gözetleniyormuş ya da izleniyormuş hissine kapılmış, yavaşça ve istemsizce arkasını kontrol etmişti. Kulağına gelen bir hırlama sesi onu uyardığı sırada sesin geldiği yöne, sol taraftaki tepenin üzerine baktığında başının belada olduğunu anladı genç kız.

Yaklaşık bir buçuk metre yüksekliğinde, dört ayaklı, bembeyaz tüyleri, kıpkırmızı göz bebekleri olan sırtlan, kaplan karışımı, tek kulağı öne doğru kafasının üzerinde duran bir yaratık ona doğru sinirle bakıyor, bir köpeğin ağzının yarısı uzunluğunda olan ağzındaki sivri ve uzun dişlerinin arasından salyalar akıyordu.

Ona bakakalan Elvira yavaş hareketlerle kolunun altındaki silahına ulaşıp onun emniyetini açtı. Karşısında gördüğü bir Pesilon’du ve Pesilonlar Nekria’nın en vahşi canlı topluluğuydu. Kurtlar gibi sürüler halinde yaşarlar ve başlarında hep bir lider olurdu. Elvira’dan bir an bakışlarını ayıran Pesilonların lideri arkasına baktı ve boyları bir metreyi bulan diğerleri göründü tepenin başından. Onların gözleri liderleri gibi değildi ama simsiyah ve korkutucu olduğu kesindi.

Elvira, “En azından kaçış yolum var!” diye düşündüğü sırada karşı tepede, yolun arkasında ve önünde toplanan diğerleri sivri dişlerini gösterip hırlayarak ona temkinli bir şekilde yaklaşmaya başladığı sıra yanıldığını anladı. Saldırırlarsa elindeki silahı bir işe yaramayacaktı. En iyisi bir yön seçip oradakileri haklayarak kendine yol açmak olacaktı.

“Ne diye annemin sözünü dinlemem ki?” dedi içinden ıstırapla. Şimdi nasıl kurtulacağı bir yana sağ kalıp kalamayacağı da belli değildi. 

Tepenin başındaki lider, “Grauuuuurrrrrr!” diye inlediği anda vadinin her iki tarafındaki yaratıklar saldırıya başladı. Önündeki gruba panikle koşan Elvira silahını seri halde ateşleyip on tanesini haklamıştı bile. Öldürdüklerinin yanından geçerken ortalığa yayılan garip koku onu sersemletmeye başlamıştı. Koku onlardan akan gri, siyah karışımı kanın bir anda buharlaşmasından geliyor ve midesini bulandırıyordu. Silahı bitip ikinci şarjörü taktığı an arkasındakiler yetişmiş, diğer taraftakiler de toplanmaya başlamıştı ama yılmayacak ve önünü açmaya çalışacaktı. Silahını tekrar ateşlediğinde önü açılır gibi olmuş ve boşluğu değerlendiren genç kız arkadakilerin nefesini ensesinde hissederek hızla koşmaya başlamıştı. Vadinin sonuna geliyordu neredeyse ama önündeki yaratıklar saldırmayı bırakmış, arkadakiler de onu takip etmiyordu artık. O an bir terslik olduğunu anlayan Elvira, karşısından gelen en az yukarıdaki gibi iri olanları son anda fark etmişti. Arkasına baktığında diğerlerinin de zayıf olanların arasından ona doğru yaklaştığını gördü.

Elvira ise buradan çıkış umudunu yitirmeye başlıyor ama savaşmadan da teslim olmayacaktı. Elini Nezar’ın hediyesine atıp onu kınından çıkardığında en son ne söylediğini hatırlamıştı kendi kendine.

“Cesurca, gururla, savaşarak öl! Eh! Görünüşe göre daha yaşamadan öyle öleceğiz anlaşılan”

İriler yavaşça yaklaşıyor, Elvira elindeki kılıcını sıkı sıkıya tutarak bir arkasına bir önüne bakarak gelecek saldırıya hazırlanıyordu. O sırada tepenin başından gelen ses hepsini aynı anda durdurmaya yetmişti. Bu kısa bir nefes sesiydi ve o yöne baktıklarında liderlerinin kesik başının kayadan yuvarlanarak yere düştüğünü gördüler. Arkasından onun geniş gövdesini de tekmeleyerek aşağı sallayan, rüzgarda kalın telli kızıl kalem saçları arkasına doğru dalgalanan Athena’dan başkası değildi. Masmavi parlayan kılıcı yere doğru bakıyor ve yaratığın gri kanı kılıcın üzerinden yeni yeni buharlaşmaya başlamıştı.

Onu gören diğerleri liderlerinin öldüğünü gördükleri an gerisin geriye tepeye tırmanmak için koşmaya başladılar ama Athena bunu biliyor ve bunun ona zaman kazandıracağını önceden hesap etmişti. İri kıyım olanlar parlayan kırmızı gözlerini Elvira’ya dikerek hızla saldırmaya başladığında Athena da kayalıktan aşağı doğru diklemesine atlamış ve yere üç metre kala havada takla atıp iki ayağının üzerinde, Elvira’nın iki metre yanına, az önce yere salladığı Pesilon liderinin cansız başı ve bedeninin dibine inmişti.

Hemen Nekrialının arkasına geçtiğinde şimdi ikisi de sırt sırta vermiş kendi taraflarından gelen yaratıklara karşı savunmaya hazırlanıyordu. İlk gelenleri kıvrak hareketlerle parçalarına ayıran ikili sadece tek tarafta toplanmış olan sürünün geri kalanını görünce onlara doğru döndüler. Bu arada Elvira arkadan gelen, geride kalan üç yaratığa dönerek,

“Bunları bana bırak!” dedi ve üzerlerine koşmaya başladı. Athena’nın ona dönüp bakmaya fırsatı olmuş ama ağzı bir karış açık kalmıştı çünkü Elvira gelenlerle savaşmak yerine onların üzerinden atlayarak geriye doğru kaçmaya başlamıştı. Şimdi Athena sürü ve iri yaratıklar arasında kalmış ve ona yetişenler de etrafını çevirerek onu çember içinde bırakmışlardı.

Athena sinirle, “İnka’nın bu bencil Nekrialılara neden kızgın olduğunu şimdi anlıyorum” dedi içinden.

Çember daralıyor, sürü yavaş yavaş üzerine doğru geliyordu. Athena ise onlara sertçe bakarak uygun anı kollamaktaydı. Aralarında bir metre mesafe kaldığında kılıcını yukarı kaldıran kızın şimdi gözleri de masmavi parlıyor, küreden gelen ışınlar kılıcının ucunda toplanıyordu. Ardından haykıran Solemli,

“Küre gücü adınaaaaa!” dedi ve kılıcını iki eliyle kavrayıp sertçe yere sapladı. Kılıcın etrafından sert bir dalga misali yayılan mavi sis bir anda tüm sürünün erimesine ve buharlaşmasına yol açmış, etrafında tek bir canlı Pesilon bile kalmamıştı.

Kafasını eğdiği yerden kaldıran Athena’nın gözleri yine eski haline dönmüş, kılıcını tekrar kınına takıp Elvira’nın gittiği yöne doğru son hızla ilerlemeye başlamıştı. Ona çok kızgındı ve kendisine yaptığı adiliğin hesabını mutlaka sormaya niyetliydi ancak bir süre sonra, küre enerjisini kullanması onu çabucak tüketmiş, yorgunluktan bulduğu bir ağacın geniş dalında dinlenmeye başlamıştı. Yarın uzun bir gün olacaktı onun için ve onu eken Nekria’lıyı yakalayıp ifadesini alması gerekiyordu.

🔥Kristal Küre Birliği - Orta Evren Serisi 2. Kitabı Online mağazalarda.(D&R, GooglePlay)
🔥Facebook Sayfası: @ortaevren 

Ceyhun Özçelik

Burada paylaşılan yayınlar hiçbir şekilde herhangi bir şahsa yada kuruma zarar verecek nitelikte değildir. Öyle olduğunu düşünüyorsanız lütfen yukarıda, sağdaki sosyal ağlar menüsüne girerek bana ulaşın ama baştan söyleyim, bu yazı beni bağlamaz :D

0 comments: